10 Mayıs 2010 Pazartesi
Unutmak
İnci Aral, Unutmak, s.172
1 Mayıs 2010 Cumartesi
2 Nisan 2010 Cuma
30 Mart 2010 Salı
Gökkuşağı Masalı

27 Mart 2010 Cumartesi
Ankara Sokaklarında Baharı Karşılama

24 Mart 2010 Çarşamba
"Yeşil Bir Kuş"a Methiye
İnsanın bazen canı acır ama acıyan yerini bulamaz.
Bulamayınca, elini üstüne koyamaz.
Yeşil Bir Kuş
23 Mart 2010 Salı
İşte Benim Hayatım (1) - Tanışma
Sabah Sıkıntısı

15 Mart 2010 Pazartesi
Gitme Kal

Bunca yoksulluğu aklına getir
"Gitme Kal" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme kal aklına getir
Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir incir ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir
Herşeyi herşeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir
Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın heryerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir
Ne çok severdik seni aklına getir
ARİF DAMAR
Muz Sesleri ve Venezüella-2
Bir süredir "Muz Sesleri"nin peşinden mecnun oldum. Şehir şehir... Bana sorarsanız bir yazar için fazla ortalıklarda göründüm. Muhtemeldir ki bana benzeyen okurları tedirgin eden bir görünme/konuşma/soru cevaplama süreci yaşandı. İtiraf edeyim, şahsen hakkında çok şey söylenen, kalabalıkların hücum ettiği kitaplardan uzak dururum. O gürültü, kitapla aramdaki mahrem ilişkiyi yağmalar. Çoktan ele geçirilmiş bir ülkeyi keşfetmenin ne anlamı var ki? Daha da fenası, çoktan "turistikleşmiş" bir memlekette paketlenip pazarlanmamış bir an, bir mekan bulmak mümkün müdür? Böyle düşünürüm. Üstelik "popülerlik" denen o plastikleştiren sürece giren yazarla artık insani bağım kopar. Yazar artık benden uzaklaşmış, başka bir gezegene gitmiştir. Benim gibi düşünen okurdan, artık sona erdirdiğim bu "muz gürültüsünden" dolayı özür dilerim...
Ece Temelkuran, HaberTürk, 13 Mart 2010
14 Mart 2010 Pazar
Dumanlı Hava Sahası
3 Mart 2010 Çarşamba
Geçmişten Satırlar -1- VİCDAN
"Vicdan", azap için bir aracı olduğunda sağlıksızdır. Yapılan hatalar veya benzeri bir sakatlık, vicdanı acıtır; azap olur. Halbuki vicdan insanoğlunun en güzel duygusudur bence. Vicdanı, yapılan hatalarda azap çekmek için değil de, "doğru" yaşamak için kullandığında "insan" oluyorsun işte.
Vicdan sahibi hiçkimse, haketmeyen bir insanın canını yakmaz; haketmeyen bir insanı mutlu etmez. Mutluluk torbasından hakkaniyetli bir dağıtım yapması gerektiğini bilir. Vicdan sahibi insan, kimse bilmeden yapar heşeyi. Kendi için doğru yaşar. Yalan, hataları gizler. Gize ihtiyaç duymaz vicdan sahibi insan, çünkü gerçek vicdan insanın kendine dönüktür. İnsanın ise kendisinden gizi olmaz. Vicdan insanın yol haritasını çizer. Doğru karar vermesini, doğru yolu seçmesini sağlar. Savrulmayı önler, hataya izin vermez. Aklı ve yüreği birlikte tutar. Kendi için doğru yaşamayı sağlayan vicdan, herkes için doğruyu yaratır. Kimseye eksik vermez, kimseden fazla almaz, kimseye zarar vermez. Vicdan sahibi insan kimseyi üzmez diye birşey yoktur. Doğru, yanlış insanları üzer. Bu yüzden zordur, vicdanı güçlü insanın yaşaması.
Ankara, 23.07.2008